Görsel Sanatlar

Türk Süsleme Sanatları

Kaatı’ (Kağıt Oymacılığı)

Türk kitap süsleme sanatları içinde önemli bir yeri olan Kaatı’ (Türk kâğıt oymacılığı) geleneksel sanatlarımızın en güzel dallarından biri olma özelliğini taşımaktadır. Bir motif veya yazı örneğinin, ince bir kâğıt veya deriden oyulması suretiyle meydana getirilen Kaatı’, ince işçiliği ve detaylı yapısı ile tam bir sabır sanatıdır. Uzakdoğu kökenli kağıt oyma sanatı Çin’den yola çıkarak bir koldan Orta Asya ve Hindistan’a başka bir kol vasıtasıyla da İran’a Afganistan’daki Timurlu devletine, 15. yy’da da Anadolu’daki Türk kavimlerine kadar ulaşmıştır. Büyük bir medeniyetle karşılaştığı bu topraklarda tekamül etme imkanını bulmuş, tezyinatın klâsik dönemlerinde ilgi görerek hünerli ustalarca ince bir sanat dalı haline getirilmiştir. Kâğıt oymacılığı, XV. yy’dan XIX. yy’a kadar geniş bir yelpaze içinde icra edilmiştir. XV. yy.’da Fatih Sultan Mehmed döneminde deri ciltlerdeki ustalık, Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan II. Beyazıt zamanlarında kâğıt oyma olarak, altın devrini yaşamıştır. XVII. Yy’da Avrupalı seyyahlar tarafından İstanbul çarşı ressamlarından satın alınan albümler sayesinde, oradaki sanatçılar da ‘‘Silhouette’’ adı altında kâğıt oymacılığına başlamışlardır. Kaatı’ sanatını, el yazmalarının kaplarında deri oyma olarak, hat levhalarda, albümlerde ve hattatların kullandıkları yazı çekmecelerinde görmek mümkündür.

Eğitimcimiz:

Dürdane Ünver

Yardımcı Eğitimcimiz:

Esin Uyar

Dürdane ÜNVER, 1948 doğumlu sanatçı, İstanbul Üniversitesi İletişim mezunudur. Türk Süsleme Sanatları çalışmalarına 1976 senesinde Ord. Prof. Dr. A. Süheyl ÜNVER başkanlığında, Topkapı Sarayı Nakışhanesi’nde başlayan sanatçı, tezhip eğitimi almıştır. Minyatür ve Kaatı’ (Türk kâğıt oymacılığı) dallarında hocası Gülbün MESARA ile çalışmıştır. Hocası Ord. Prof. Dr. A.Süheyl ÜNVER tarafından tezyinattaki başarısına binaen kendisine 1985 senesinde icazet verilmiştir.1978’den itibaren 4 kişisel, 200’e yakın yurtiçi ve yurtdışı karma sergiye katılan sanatçının çalışmalarının 50’si yurt dışında, 200’den fazlası yurt içi özel koleksiyonlardadır. 2 eseri Abu Dhabi Kültür Müzesi’nde, 1 eseri de Bosna Müzesi’nde bulunmaktadır. 3 minyatür ve 32 İstanbul lalesini ihtiva eden albümü Hollandalı Victor Roozen koleksiyonundadır. Ayrıca 49 İstanbul lalesinden oluşan albümü özel bir koleksiyonda bulunmaktadır. 1991 yılında ‘’Çevre Değerleri Türk Minyatür Resmi’’ yarışmasında başarı ödülü, ‘’Dünya Yunus Emre Sevgi Yılı Türk Minyatürü’’ yarışmasında da ikincilik ödülü almıştır. 1990-2016 yılları arasında sanat çalışmaları nedeniyle çeşitli kuruluşlar tarafından 28 adet teşekkür belgesi ve plaketi ile onurlandırılmıştır. 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti kapsamında proje gurubu ile hazırladığı çalışmalarla kabul görmüştür. Aynı yıl mezar taşları üzerine yaptıkları çalışmalarla ‘’Uluslararası Gençlik Projesi’nde’’ yer almışlardır. 2015 yılında İtalya/ Floransa’da tertiplenen The Biennale Intenazionale d’Arte Contemporanea di Firenze’ye 3 eseri ile katılmıştır. 2016 yılında Amerika/ DCA’da 6 çalışması sergilenmiştir.

2004-2010 yılları arasında TBMM, Milli Saraylar Daire Başkanlığı bünyesinde kurulan ‘’Türk Süsleme Sanatları Eğitim Merkezi ’’Kaatı’ Atölyesi’nde (Türk kâğıt oymacılığı) eğitim görevlisi olarak öğrenci yetiştirmiş, 2006 da hazırladığı raporla Kaatı’ sanatının Milli Eğitim Bakanlığı’nca resmi olarak kabulünü sağlamıştır. Birçok üniversite ve kuruluşta Kaatı’ sanatı hakkında konferanslar vermiştir. Halen Mimsanat Akademisi’ndeki eğitim merkezinde öğrencileri ile birlikte proje çalışmalarına ve öğrenci yetiştirmeye devam etmektedir. Bunun dışında KÇB Geleneksel Sanatlar Akademisi’nde ve Sakarya Belediyesi Geleneksel Sanatlar İhtisas Merkezi bünyesindeki atölyede Kaatı’ danışman hocalığı yapmaktadır.

Minyatür

Daha çok el yazması kitaplarda ışık, gölge ve boyut verilmeden metni açıklamak, konuyu ve ayrıntılarını betimlemek için çizilen ‘Minyatür’ü, Türkler Orta Asya’da Uygurlar’dan öğrendiler. IX – XII. yy’la tarihlenen Orta Asya’da Turfan, Kızıl, Kuça gibi Türk şehirlerinde Budizm ve Mani dini etkisinde oluşan Türk Minyatürü, Anadolu’ya kadar süren göç sırasında zenginleşerek gelişti. Osmanlı döeminde doruğa ulaşan bu sanat, Orta Asya’dan Anadolu’ya çeşitli uygarlıkların etkisinde ilginç bir süreç yaşadı. Türk Minyatürü’nde tipler, portreler genellikle yuvarlak yüzlü ve çekik gözlü çizilir. Bu tipleme doğrudan Uygur resminin etkisini gösterir.

İslam Minyatürü içinde Türk etkisi, Arap ve Hint Minyatürü’nden daha güçlüdür. Türkler’in Anadolu’ya yerleşmeleriyle birlikte Helenistik ve Bizans kültürüyle tanışma, Yunanca ve Latince eserlerin çevrilerek resimlenmesi, minyatürün konusunu ve anlatım üslubunu zengileştirmiştir. Uygur resminin etkisiyle başlayan Türk Resim Sanatı, XII. yy’dan XVIII. yy’a kadar doğu resminde çok önemli bir yer edinmiştir.

Eğitimcimiz:

Nilgün Gencer

Yardımcı Eğitimcimiz:

Funda Özkan

Nilgün GENCER, İstanbul’da doğan sanatçı, hocası Ord.Prof.Dr.Süheyl Ünver’in Tıp Tarihi Kürsüsü’ndeki Geleneksel Türk Sanatları Atölyesi’ne 1970 -1979 yılları arasında devam etti. Azade Akar, Melek Antel, Cahide Keskiner ve Ülker Erke’den minyatür dersleri aldı. 1976 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Türk Süsleme Sanatları bölümünden diploma aldı. 1989-1991 yıllarında Antalya’da turistik bir otelin sanat yönetmenliğini yaptı ve minyatür dersleri verdi. 1992’de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim dalında devam eden Türk Süsleme sanatlarından onur belgesi aldı.

2011 yılında Emine Bouver’den sanat terapi eğitimi alan sanatçı yurt içi ve yurt dışında 140’ın üzerinde karma sergiye katıldı. 18 kişisel sergi açtı. 2014 yılında “ Çağdaş Minyatüre Bir Bakış” adlı kitabı yayınlandı. Minyatürleri Aile Planlaması T.A.P Vakfı tarafından karpostal olarak basıldı. Birçok dergi ve kitaplarda eserleri yayınladı. İstanbul Matematik Araştırma Enstitüsü, Basın Müzesi, Samsun Çarşamba Müzesi, Şişli Atatürk Müzesi ve Sakarya Müzesinde eserleri bulunmaktadır. Minyatürleri Amerika ve Almanya’da özel koleksiyonlarda yer almaktadır. Nisan 2018’de UNESCO II. Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Çalıştayı’na katılıp, eserlerinden bir seçki ile Türkiye Sergisi’nde yer aldı. Haziran 2018’de Koç Grubu’nın 90. yıl kutlaması için resmettiği “Sirrah-Zamanda Yolculuk” isimli eseri Rahmi Koç Müzesi’nde sergilenmektedir.1989 yılından günümüze Türkiye’de yaşamış olan bütün uygarlıkların izlerini taşıyan belgesel nitelikli çağdaş minyatürler yapmaktadır. Dokuz asırlık bir resim tarihi olan ülkemizin geleneklerini yaşatmak adına çalışmalarına İstanbul’da devam eden sanatçı 2012’den beri Mimsanat Akademisi’nde minyatür derslerine devam etmektedir.

Funda Özkan: Üsküdar, İstanbul doğumlu olan Funda Özkan, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde mezun oldu. 2002 yılından itibaren, ahşap boyama, kumaş boyama, ebru, tezhip ve bilimsel bitki çizimi dersleri alan Özkan, 2013 yılında Mimsanat Akademisi’nde Nilgün Gencer’den Minyatür sanatı dersleri almaya başladı. Bunun yanı sıra Üsküdar Belediyesi Balaban Tekkesi Kültür Evi’nde 2 yıl, Bağlarbaşı Türk İslam Sanatları İhtisas Okulu’nda 1 yıl, TBMM Yıldız Şale Klasik Türk Sanatları Merkezi’nde 2 yıl Minyatür sanatı dersleri aldı. İstanbul Üniversitesi S.E.M.’de Psikolog M. Gülsüm Türkeli’den Sanat Terapisi eğitimi aldı. Karma birçok sergiye katılan Funda Özkan. Mim Sanat Derneği’nde Nilgün Gencer ile Minyatür sanatı dersleri vermeye devam etmektedir.

Tezhip

Geçmişten günümüze uzanan el yazması kitapların, Hüsn-i Hat levhaların, altın ve toprak boyalarla yapılan süslemelerine tezhip denir. Tezhip sanatında ana motif olarak stilize edilmiş kanat ve gaga benzeri formlardan oluşan Rumi, geometrik şekiller, daha çok Selçuklular’da görülen ve birbiri üzerine eklenen eğrilerden meydana gelen münhani, stilize çiçek moti eri olan Hatai, Çin kökenli bulut, kıvrım dal da denilen Saz Yolu, yardımcı motif olarak ise tığlar kullanılmıştır. 13. yy’da Türkiye Selçuklu ve beylikler döneminde, başkent ve önemli sanat merkezi olan Konya’da tezhip gelişmeye başladı, bu dönemde Mevlana’nın 1278 tarihli mesnevisi tezhiplenmiştir. 15.yy. da Fatih Sultan Mehmet’in saltanat döneminde saray nakışhanesinde, Türk Tezhip üslubu oluşturulur. Bu dönem ünlü ustası saray baş nakkaşı Özbek asıllı Baba Nakkaştır. 16.yy. klasik tezhibin doruk noktasıdır. Kanuni Sultan Süleyman döneminin saray baş müzehhibi Karamemi, bu döneme damgasını vurmuştur.

17.yy başlarında tezhip 16. yy.’ın devamı gibidir. 18.yy.da çiçekler, desenler irileşmiştir. Ayrıca Barok ve Rokoko üsluplar devreye girmiştir. 19.yy.da yavaşlamış olan tezhip sanatı Ord. Prof. Dr. A. Süheyl ÜNVER’in gayretleriyle ve bu sanatı sevenleri yetiştirmesiyle günümüze ulaşmıştır.

Eğitimcimiz:

Özlem Ecem Fırat

Özlem Ecem FIRAT, 1988 yılında Üsküdar’da doğdu. İlk, orta, lise öğrenimini İstanbul’da tamamladı. 2012 yılında Ressam Nurettin Kazankaya yönetiminde ki “Siyah Kalem” atölyesinde desen dersleri aldı. 2014 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Geleneksel Türk Sanatları bölümüne girmeye hak kazandı. Münevver Üçer, Faruk Taşkale, Asiye Kafalier, Taner Alakuş başta olmak Üniversite bünyesinde Tezhip Tasarlama, Serbest Tasarım, Minyatür dersleri aldı. 2018 yılında karakalem, suluboya alanında eğitim ve atölye çalışmaları yapmaya başladı. 2019 yılında “Müşterek Atölye” ismiyle Hacımimi\Tophane lokasyonunda karakalem, suluboya, tezhib başlangıç dersleri vermeye devam etti. Beyoğlu’nda yer alan atölyesinde; Tasarım ve Desen’i ana eksen alarak; Tezhib, Üsluplar,Desen(karakalem), suluboya dersleri vermeye devam etmektedir.

Resim

Sanat eğitimi güzeli ve estetik değerleri tanımayı ve seçmeyi öğretir. Bireylerin  farklı bakış açıları geliştirebilmesine yardımcı olur. Beden, zihin ve ruh sağlığını olumlu yönde etkiler. Özgüvenlerini ve sosyal becerilerini geliştirir. Duygusal zekayı besler. Sağlam bir kişilik geliştirmelerine katkıda bulunur.

Resim sanatı bir iletişim aracıdır. Çizilen resim, yapan kişilerin iç dünyasını ve düşünce yapısını anlamamıza yardımcı olur. Bir resmi incelediğimizde bu resmi çalışan kişinin sosyo-kültürel yapısını, psikolojik özelliklerini, hayallerini, duygu ve düşüncelerini görürüz. Bir öğrenci yaptığı resimde kendisinden bir parçayı yansıtır ve duygularını ortaya koyar. 

Bilimsel araştırmalar beynimizin sağ yarım küresinin sezgisel düşünme biçimlerine yönelik olduğunu göstermiştir. Beynimizin her iki yönünü çalıştırmak için sayısal ve sözel sanat derslerinin bir arada olması çok önemlidir. Toplumumuzda maalesef sadece sayısal derslere ağırlık verildiğinden öğrenciler sezgisel düşünme becerilerini ortaya koyamadıkları için agresif ve asi bir nesille karşılaşıyoruz, böyle manzaralar geleceğimiz için üzüntü vericidir. Öğrencilerimizin farklı disiplinlerde yetişmeleri için sanata önem veriyoruz. Bu kapsamda müze, resim sergileri, açık havada çizimler ve doğayı gözlemleyerek yeni tasarımlar yapmayı önemsiyoruz.

Eğitimcimiz:

Cemal Toy

Yardımcı Eğitimcimiz:

Elif Sena Yılmaz

1969 Kütahya doğumlu Cemal Toy, Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünden 1991 yılında mezun olur. Aynı sene aralık ayında, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Galerisinde ilk kişisel sergisini açar.

Sanatçı Osmanlı dönemine ait Türk minyatürü ve geleneksel Türk dokuma halı motiflerinin ifade ettiği duygulardan ve deneyimlerinden etkilenir. Bu değerleri kendi çağdaş sanatı ile birleştirir. Parşömen üzerine akrilik ve suluboya dâhil olmak üzere, sanatçı çeşitli teknikler kullanmayı sever.

Cemal Toy İstanbul’da resim çalışmalarını sürdürmekte ve sanat tutkusunu öğrencileriyle paylaşmaya devam etmektedir.